ÖĞRETMENLER NE DİYOR?
Ramazan ayının manevi havasını solumaya başladığımız bugünlerde kamuoyuna yansıyan, öğretmenlik mesleğini küçük düşüren bir takım üzücü olaylar ve beraberinde bazı sendikalar tarafından özellikle kaşınan bazı hassasiyetlere şahit oluyoruz.
Geçmişte büyük mağduriyetlere sebep olmuş kör ideolojik kavgaların yeniden körüklenmeye çalışıldığı, ekonomik sıkıntıların kendini iyice hissettirmeye başladığı ve bakanlığın kulak tıkayan tavrı arasında asıl öğretmenler odası ne diyor diye bakalım.
Öğretmenler doğal olarak ekonomideki gelişmeleri anlık takip ediyor. Ancak asıl meslekleri ile ilgili yaşadıkları sıkıntıları dile getirirken gerildiklerine, sitem ettiklerine ve kızgınlıklarına şahit oluyorsunuz.
“Velileri başımıza çıkardılar.” diye kısaca özetlenen sıkıntı, işin doğasından veya öğretmenin kendisinden kaynaklanan sıkıntılar diyerek geçiştirilecek türden sıkıntılar değil. Arkasından bildiğimiz haklı şikayetler, tespitler ve tepkiler geliyor.
MEB, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile çok daha büyük memnuniyet oluşturabilirdi. “Şimdi uzman öğretmen olsam bile başöğretmen olmaya meslek hayatım yetmiyor.” diyen öğretmene kademeli bir sistem önerilebilirdi. CİMER başvurularına, öğretmenler için birkaç ön işlem, haksız suç isnadına karşı yaptırım getirilebilirdi. Şiddet konusunda düzenleme yapılabilirdi. Yeter ki zamanında değer verip kulak kabartılsaydı.
Ekonomik dalgalanmanın oluşturduğu ortamdan yararlanmak için bazı sendikaların eski hastalıklarının depreştiğini gözlemliyoruz.
Kullanabilecekleri ne varsa kullanarak, öğretmenler arasında bir korku ve panik iklimi oluşturmaya ve kaostan beslenmeye çalışıyorlar. Gündemlerinde ve dillerinde bireysel hak ve özgürlükler, kazanımlar, geleceğe dair güzel temenniler yok.
Yerine göre bir okul mescidi açılış töreninden, yerine göre yazılmış kurum içi bir yazıdan, geçmişte yaptıkları gibi rejim krizi çıkarma çabasıyla devrim kanunlarına atıfta bulunabiliyorlar.
Öğretmenler bütün bunları izliyor ve yerine göre tepkisini dile getiriyor. Bakanlıktan beklentilerini veya sitemlerini dile getirirken, marjinal kavga peşinden koşanların niyetlerini de çok iyi biliyor. Burada asıl görev bakanlığa düşüyor.
MEB, öğretmene değer verdiğini topluma göstermelidir. Öğretmene değer vermek herkese başarı belgesi vermekle olmaz. Herkese başarı belgesi vermek, başarı belgesini hak edeni cezalandırmaktır. Bu iş bu kadar basit değil. Göz önünde olan üst yetkililer değil öğretmenler olmalıdır. Öğretmen içi boş projelerle değil eğitim değeri olan, kendi planladığı çalışmalarla değer görmelidir.
Öğretmene kulak veren doğruyu yakalıyor. Öğretmene değer veren, saygı duyan değer görüyor. Bunları yapmayan, her fırsatta tehditler savuran sendikalar eriyip yok oluyor. Münferit birkaç olayı çarpıtarak yapılan sığ sendikacılık çok eskilerde kaldı.
Umarım öğretmenler odasından yansıyanlar, Ramazan iklimi ile buluşur ve muhataplarına bir başka pencere açar. Yoksa yine öğretmenler tavrını alarak hak edenlere hak ettikleri cevabı verecektir.
Talat YAVUZ
Memur Sen İstanbul İl Başkanı
[email protected]
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Öğretmenmeb.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.