Eğitim-Bir-Sen’de Yeni Oluşum: Öz’e Dönüş Hareketi

Öz’e Dönüş Sendikacılığı… Kurtarıcılığın Trajedisinde Ölü Ordunun Generali Her varoluş, bir “Lâ” ile başlar…

SENDİKALAR 04.11.2022, 21:19
Eğitim-Bir-Sen’de Yeni Oluşum: Öz’e Dönüş Hareketi

Türkiye’nin değişik illerinde farklı zamanlarda Eğitim-Bir-Sen Şube Başkanlığı yapmış olan 20’nin üzerinde eski şube başkanı “Öz’e Dönüş Hareketi” adı altında bir platform oluşturdular. Kendilerini Öz’e Dönüş Hareketi olarak ifade eden grubun sözcülüğüne Eğitim-Bir-Sen İstanbul Eski Şube Başkanlarından Celal Demirci getirildi.

Celal Demirci, Öz’e Dönüş Hareketi Sözcüsü sıfatıyla “Öz’e Dönüş Sendikacılığı… Kurtarıcılığın Trajedisinde Ölü Ordunun Generali” yazısını kaleme aldı.

Önceki yazılarımızda “Nasıl bir sendika?” sorusunu olmaması gerekenler açısından bakarak değerlendirmiştik. Şimdi de dilimizin döndüğü kadarıyla olması gerekenler açısından "Nasıl bir sendika?" sorusunun cevabını bulmaya çalıştık.

Daryush Shayegan’ın ‘’Yaralı Bilinç’’ kitabında ‘’Biz periferi insanları, farklı bilgi blokları arasındaki çelişkilerin zamanında yaşıyoruz. Birbirlerini iten ve karşılıklı olarak biçimsizleştiren bağdaşmaz dünyalar arasındaki çatlağa düşmüşüz…’’ Cümleleriyle ifade ettiği çatlağı yaşıyoruz hayatımızın birçok alanında.

Bir yanımızın bizden görüp baş tacı ettiğini diğer yanımız kabullenemiyor. Bu da olmaz ama diyor; kendi çelişkilerimizde boğuluyor… Bir çıkış yolu bulamıyoruz. Sadece içinde yaşadığımız dünya değil bizatihi kendimiz de iki bloğa ayrılmış durumdayız. Harama besmeleyle başlayıp kandilde gül lokumu dağıtarak günah çıkarmaya yelteniyoruz. Kul hakkı mı? Hadi canım sen de…

Kendi içimizdeki blokların arasında sıkışmış durumdayız. Hem kişisel hem toplumsal bir kimlik bölünmesi yaşıyoruz. Eylemlerimiz ve söylemlerimiz birbirini tutmuyor. Haklıyı güçlü kılmak iddiasıyla çıktığımız yolda kendi adamlarımızı güçlü kılmak için her türlü çareyi meşru görebiliyoruz.

Bu bölünmenin ve sıkışmışlığın sendikal alana yansıması: Sevdiklerimiz ve gönül verdiklerimizle, emeğin ayrı bloklara düşmesi... Misyon, vizyon, kitleselleşme, kurumsallaşma derken bireyin, insanın, insana dair olanın uzağına düştük.

Adamlarımız! Olarak gördüklerimiz; artık adamlarımız değiller gibi... Tarlamız sürülmüş biz fark etmeden…

Kadim Çin’de bir köyün yakınlarında bulunan dağdaki bir mağara ve o mağarada yaşayan bir ejderhadan bahsedilir. Ejderhadan korkan köylülerin ejderhaya düzenli olarak hediyeler gönderdiği, zaman içinde ortaya çıkan kimi yiğitlerin de kılıcını eline alıp ejderhayı öldürmek için mağaraya gittiği ve bir daha dönmediği rivayet olunurmuş. Gel zaman git zaman yine bu yiğitlerden namlı bir yiğit yalvarışlara aldırmamış, kılıcını eline alıp mağaraya gitmiş. Uzun lafın kısası zorlu bir mücadeleden sonra ejderhayı öldürmüş. Sonra mağarayı incelemiş, göz kamaştıran büyük bir hazine bulmuş. Mağaranın kenarlarında yığılmış birçok kurbanın kemiğini de görmüş bu arada... Ancak bir şey dikkatini çekmiş: Bu kemiklerin arasında hiç insan kemiği yokmuş. Buna bir anlam verememiş; bunca yıldır bu mağaraya ejderha ile karşılaşmaya gelen onca yiğidin kemikleri yerine etrafta sadece ejderhalara ait kemikler varmış. İşte o anda, birden titremeğe başlamış. Ellerini, kollarını, vücudunu tüyler kaplamağa, derisi kalınlaşıp kabarmaya, tırnakları uzayıp sivrilmeğe, dar gelen elbiseleri ise üzerinde parçalanmağa başlamış. Bağırmak istemiş; ama ağzından korkunç bir homurtu çıkmış. Çünkü, artık kendisi bir ejderhaya dönüşmüş.

Hikâyenin özeti: Aramızdan birileri sürekli bizi kurtarmaya çalışıyor ve fakat ejderha da hiç ölmüyor. Çünkü, o ejderha zaten biziz ve o aramızdan çıkan kurtarıcı yağız delikanlılar, aslında hepimiz adına hepimizde olan canavarı içlerinde taşıyorlar. İşte, kurtarıcılığın trajedisi de burada başlıyor…

Kendi aidiyetlerimizi -cemaatimizi, derneğimizi, odamızı, ocağımızı, sendikamızı, vakfımızı- kutsamak ve güç aparatı olarak gördüğümüz bu yapı ve yöntemlere tapınmamızdır yeni kurtarıcılık paradokslarının oluşma nedeni.

Türkiye’nin değişik illerinden arkadaşlar ulaşıp soruyorlar. Yeni bir sendikal oluşum söz konusu mu? Söz konusu ise nasıl bir sendikacılık?

Kurtuluşunu yanılmaz, şaşmaz, yenilmez, apokaliptik liderlerde aramayan ve delege demokrasinin tahkim edilmiş duvarları arasında saklanmayan, doğrudan katılımcı demokrasinin hayata geçtiği bir sendikacılık.

Emeğin değerini savunduğu kadar, ötekinin de hukukunu korumayı olmazsa olmaz şart kabul eden, liyakati sözde değil özde benimsemiş, her şeyden önce insanları insan kalmaya davet eden, ilahi vicdanın sesini mihver kabul eden bir yaklaşımı yani bütün davaların özü olan "kula kulluğa karşı mücadeleyi" merkezine alan bir yaklaşımı ana mihver kabul eden bir sendikal anlayış.

Şahsiyetli bir duruşu, bir felsefesi, bir medeniyet değerleri manzumesi olan, gerçekleştirdiği tüm iş ve uygulamalarında içerisinin de dışarısının da hukukunu koruyabilen, gerektiğinde bu uğurda bedel ödeyebilen, teorisi ile pratiği arasında bir kimlik yarılması ya da çelişkisi yaşamayan bir sendikal hareket.

Yalvaran, dilenen, arzu, istek, dilek bildiren; edilgen, sözün iktidarını kaybetmiş bir sendikal dil değil. “Hak verilmez alınır.” alınır diyen; öznesi yüklemi belli, açık, net ve anlaşılır sözün gücünü hâkim kılan bir sendikal dilin hüküm sürdüğü bir sendikal anlayış.

Davaya sadakatı, yöneticilere sadakat ve biat olarak algılamayan eleştiriye açık bir sendikal anlayış.

Yönetici kademelerini; ayrıcalıklı, seçilmiş zümre, mensuplarını ise nesneleştirilmiş, edilgen hegemonik ilişkinin en alt halkası olarak görmeyen bir sendikal anlayış. Yani aşil tendonunu yönetici kadrolar değil emeğin değeri ve emekçinin alın teri olarak gören bir anlayış.

Dolayısıyla kadrolaşarak büyümeyi, kadroları büyütmeyi değil ekmeğimizi büyütmeyi önceleyen bir sendikal anlayış.

Her yasal olanın aynı zamanda helal olmadığının bilincinde olan ve yasal görünenin ardına saklanmayan, hesap verebilir bir sendikal anlayış. Üyesiyle, temsil ettiği kitlelerle aynı çalışma ve yaşam şartlarında yaşamayı onur sayan bir sendikal anlayış.

Vasatın egemenliğinin hüküm sürmediği, vasatın iktidar olmadığı/olamadığı bir sendikal anlayış.

Arnavut yazar İsmail Kadere’nin “Ölü Ordunun Generali” romanındaki gibi; kendi konforlu alanlarından taviz vermeden yaşayan komuta/yönetim kademesinin; sahanın gerçeklerinden bihaber şekilde aldığı hatalı kararların bedelini yüz binlerce insana hayatlarıyla ödetmeyen bir sendikal anlayış.

Romanda, 2. Dünya Savaşı bitmiştir. Bir İtalyan general ile rahip, 2. Dünya savaşında Arnavutluk işgali sırasında ölen İtalyan askerlerinin mezarlarını ve bu askerlerin kemiklerini bularak İtalya’ya getirmek üzere yola çıkar. Amaçları Arnavutluk’ta ölen askerlerin kemiklerini ana yurtlarına getirerek ailelerine teslim etmek ve onlara bir mezar kazandırmaktır. Almanlar ve İtalyanlar ölen askerlerinin kemiklerini anayurtlarına getirtmek için birer general görevlendirmişlerdir.

Görev tamamlanıp kazılan mezarlardan çıkarılan insan kemikleri yan yana torbalara dizildiğinde: Cesetleri bulup getirmekle görevli general, o an kendisini ölü bir ordunun generali gibi hissetmişti. "Ölü Ordunun Generali.” Savaşı yöneten komuta kademesinin aldığı hatalı kararların sonucunda şimdi binlerce ceset torbasında yatan askerlerden oluşan bir ölüler ordusunun generali…

Kendisinden sonra gelecek genel başkan ve yönetime, kendi hatalı kararlarının sonucu olarak teşkilat mensuplarıyla beraber yüzbinlerce emekçinin mahvolan hayatlarından arta kalanları toplamak yükünü bırakmayacak kararları alabilen, ardında ölüler ordusu bırakmayan bir sendikal anlayış.

Bir simurg anka kuşu gibi mevki, makam vadilerinde gözleri kamaşmayan, korku vadisinde korkudan ayağı burkulmayan, para ve zenginlik vadisinin cazibesine tamah etmeyen, kitlesinin yoksulluğu kadar kendisinin tokluğundan da utanan, kanat kanada, omuz omuza yol alanların kanat çırpışlarıyla Kaf Dağında ateşe tutuşarak küllerinden yeniden doğup Öz’e, özüne dönen bir sendikal anlayış…

Batı demokrasilerinde sivil toplum örgütleri iktidarda temsil edilemeyen kitlelerin sesi, soluğu olarak onların da temsiline olanak sağlayan yapılardır. Sivil toplum örgütü bu görevini yerine getirmekten uzaklaşırsa bu defa temsil edilemeyen kitlelere üyesi olduğu örgütün yönetimine karşı sivil itaatsizliğin yolu açılmış olur.

Her varoluş bir “Lâ” ile başlar…

Yeni bir ses, yeni bir nefes… Öz’e Dönüş…

Öz’e Dönüş Hareketi Sözcüsü

Celal DEMİRCİ

Yorumlar (1)
Kitabın ortasından 1 yıl önce
Öze dönülebilinir mi bilmiyorum ama M.Akif İnan merhumun tarif ettiği ve yapmak istediği sendikacılıktan tamamen kopulduğunu çok rahat söyleyebiliriz. Belki de bu camianın çoğunluğu bu durumu arzu ediyordur. Zira bu durumda kişisel menfaat elde etme var ve bu durum zahmetsizce elde edilebiliniyor. Bu durum ekonomi tabiri ile arz talep dengesidir. Ez cümle bu mahalle gücü eline geçirdiğinde bütün hassasiyetlerini unutuverdi. Hani o meshur tabir vardır ya! Önce mücahid sonrasına müsit olmak... pek hazzetmesem de malesef mevcut durum bu merkezde. Rabbim bu mahallenin kalbine merhamet ve adalet nasip buyursun.
15
açık
Günün Anketi Tümü
2024 yaz döneminde tayin isteyecek misiniz?
Namaz Vakti 25 Nisan 2024
İmsak 04:27
Güneş 06:03
Öğle 13:07
İkindi 16:55
Akşam 20:01
Yatsı 21:31
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 90
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 33 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. Liverpool 34 74
3. M.City 32 73
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 33 53
7. Newcastle 33 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Bournemouth 34 45
11. Brighton 32 44
12. Wolves 34 43
13. Fulham 34 42
14. Crystal Palace 34 39
15. Brentford 34 35
16. Everton 34 33
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 34 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 32 81
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 32 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14